Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, sosyal medyadan yaptığı paylaşımda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Washington dönüşü uçakta soru soracak gazetecilerin sorularının kendisine saatler öncesinden ulaştığını açıkladı. Bildirici, soruların sıralaması ve içeriğinin Erdoğan’a sorulanlarla büyük ölçüde aynı olduğunu belirterek, şu sözlerle tepki gösterdi:
“Gerçi daha önce uçaktaki gazeteciler, soruları kendilerinin belirlediklerini savundular ama eğer İletişim Başkanlığı ellerine hazır soru vermiyorsa nasıl oldu da bu sorular bana saatler öncesinden gelebildi? Umarım İletişim Başkanlığı ya da Cumhurbaşkanlığı’nın bu konuda bir açıklaması vardır”
AHMET HAKAN’IN HEDEFİNDEKİ ÜÇ GAZETECİ
Bu durumun ardından Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan, “Yine aynı terane yine aynı ayıp yine aynı yalan” başlıklı köşe yazısında Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, Gazeteci Hasan Cemal ve Murat Yetkin’i hedef alan bir yazı yayımlayarak şunları yazdı:
“Cumhurbaşkanı’na sorulan sorular üzerinden yine başladılar kapkara propagandaya.
*
İddiaları şu:
İletişim Başkanlığı soru ve cevapları yazıyormuş, altına da gazetecilerin isimlerini yazıyormuş.
Gazetecilerin soruları, Cumhurbaşkanı’nın cevapları falan…
Hepsi tiyatroymuş.
*
Bu ahlaksız iddianın ciddiye alınır bir tarafı yok.
Son basın toplantısına katılan tüm gazeteciler, istedikleri soruları istedikleri gibi sordular.
*
Yöntem şu: İletişim Başkanlığı, gazetecilere “Hangi soruları soracaksınız” diye soruyor. Bunun amacı da belli: Mükerrer soru olmasın, sorular hep aynı konuda olmasın, sorular çeşitlensin.
Soracağımız soruyu özgürce, hiçbir kısıtlama olmaksızın iletiyoruz İletişim Başkanlığı’na.
İletişim Başkanlığı da sorulara asla müdahale etmeden bir sıralama yapıyor.
Basın toplantısında da Cumhurbaşkanı’na dilediğimiz gibi soruyu soruyoruz.
Bazen araya girmeler de olabiliyor.
*
Geçmiş dönemlerde yaptıkları gazetecilik ayıplarıyla öne çıkmış isimlerin şimdi gazetecilik ayıbı kovalamasına alıştık ama koca Hasan Cemal’in bile bir yalanın peşine takılmasını nedense hâlâ yadırgıyoruz.
Belki de yadırgamamız gerekiyor.
Belki de Hasan Cemal sandığımız gibi “koca Hasan Cemal” değildir.
BEN MUHALİFİN ZEKİ VE AKILLI OLMAYANINI ŞÖYLE ANLARIM
ŞU bir tunç yasadır:
*
Başarılı geçen önemli bir uluslararası görüşmeyi, başarısız gibi göstermeye çalışmak…
Görüşmeyi asla yıpratmaz. Tam tersine görüşmedeki başarının altını daha fazla çizer.
*
Eğer bir muhalif…
Başarılı bir görüşmeyi başarısız gibi göstermeye çalışmak için çırpınıp didiniyorsa…
O muhalif, akıllı ve zeki bir muhalif değildir”